6 Şubat depremi üzerine

Bugün 6 Şubat 2025 Kahramanmaraş merkezli büyük depremlerin ikinci yıldönümüdür. Bu depremlerde 11 ilimiz yıkıldı. 53.537 insanımız enkaz altında kalarak hayatını kaybetti. 107.213 insanımız yaralandı. 650.000 ev ve işyeri yakıldı. Milyarlarca dolar zarar meydana geldi. Halen binlerce ailemizin yürekleri yanmaya devam etmektedir.
Büyük Türk milleti, kardeşlerinin yaralarını sarmak üzere harekete geçmiş, bütün imkanları ile afet bölgesindeki kardeşlerinin yardımına koşmuştu.

Felaket anlarında ne kadar büyük bir millet olduğumuzu tüm dünyaya bir kez daha göstermiş olduk. Giden canlarımızı geri getirmemiz mümkün olmadı ama afeti yaşayan kardeşlerimizin acılarını paylaşarak, bütün imkanlarımızı, evlerimizi, gönüllerimizi kardeşlerimize açarak bir ve beraber olduk.
Devletimiz, vatandaşı için yapması gerekenleri gücü ve imkanları ölçüsünde yapmaya devam ediyor. Bugüne değin yıkılan bina ve işyerlerinin üçte biri inşa edildi. Bu hızla devam ederse 2026 yılının sonuna kadar ev ve işyerleri hak sahiplerine teslim edilecektir. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin.

Peki 17 Ağustos Gölcük, 6-7 Şubat Maraş merkezli depremlerden gereği gibi ders aldık mı? Maalesef bu soruya olumlu cevap veremiyoruz.17 Ağustos Marmara depreminde 18.378 canımız enkaz altında kaldı. Lakin bunca canımız yanmasına karşılık, siyasi mülahazalarla bir kısım siyasi çevreler, kentsel dönüşüme karşı bayrak açtılar. Depreme karşı dayanıksız binaların yıkılıp yeniden yapılmaması için ellerinden gelen her türlü engeli çıkardılar.
Artık bu ülkede karar alıcılar, kayıkçı kavgalarını bir kenara bırakarak, aklın, bilimin, ahlakın, gereklerini yerine getirmek zorundadırlar. Başta İstanbul olmak üzere bütün büyük kentlerde ve ülkenin her tarafında vakit kaybetmeden kentsel dönüşüm yapılmalıdır.

Deprem sonrasında yapılacak yatırımlar; yüzbinlerce canımız yitirilmeden, ocaklar sönmeden ve milyonlarca insanımız acılara boğulmadan önce yapılsın, ne olur!!
Allah (CC) ilahi yasasında buyurduğu gibi ‘’İnsanların elleriyle yaptıkları yüzünden karada denizde bozulma/Fesat meydana geldi. Neticede Allah Yaptıklarının kötü sonuçlarından bir kısmını kendilerine tattıracaktır. Umulur ki yol yakınken dönerler’’(RUM/41). Ve yine Celalettin Rumi’nin dediği gibi ‘’Kula bela gelmez hak yazmayınca. Hak bela yazmaz kul azmayınca.’’

İlahi ve Jeoloji yasaların gereğini yerine getirmeyi başarabilirsek doğal afetler, felaketlere dönüşmez. Enkaz altında sadece 11 ilimizin masum insanları kalmadı. Enkaz altında kalan; doğal afetlere takdiri ilahi diye yaklaşan kader anlayışımız, vurdumduymazlığımız, aç gözlülüğümüz ve de şark kurnazlığımız.’’ İdare edin, bir şey olmaz’’ denen bakış açımız. Ya olursa sorusunu sormak işimize gelmiyor.

Allah (c.c.),her türlü afet için önlem alabileceğimiz aklı, bilimi, finans kaynaklarını ve en önemlisi yetki gücünü vermişken, bizler tercihlerimizi zamanında ve doğru şekilde önlem almama yönünde yaptık!! Bütün faturayı akılsızlığımıza, ahlaksızlığımıza, öngörüsüzlüğümüze, ilimin gereklerini yerine getirmememize kesmemiz gerekirken,bizher afette faturayı kadere dolayısıyla Allah’a kesiyoruz!Zalimler zulümlerinin, mazlumlarda acziyetlerinin gerekçesini kaderde bulmasınlar. Artık uyanalım; selam ve dua ile…