661 yılında Hz. Muaviye Emevi Devletini kurdu. Fakat Muaviye’nin meşruiyet sorunu vardı. Meşruiyet sıkıntısını aşmak için öyle bir kavram buldu ki, bu kavram günümüze kadar gelen siyasilerin güvenilir sığınağı oldu. Ne idi o sağlam sığınak ‘’KADER’’ Kader kavramının kurana göre içeriği değiştirildi. Kuranın Bakara suresinin 177 ayeti ile, Nisa suresinin 136 ayetine göre imanın beş esası var iken, içeriği değiştirilmiş kader kavramı, imanın esasları arasına sokarak, Kurana göre imanın beş esası altıya çıkarıldı.
Kader kavramı hem zalime hem de mazluma hitap ediyor: ‘’Zalim zulmünün, mazlumda acziyetinin gerekçesini kaderle açıklıyor’’ Siyasi alanda toplumun rızasını almak esas iken, kader kavramı ile Allah’ın rızasını aradılar. Onlara göre Alla ilahi kaderi ile takdir etmemiş olsaydı Hz. Muaviye halife olamazdı. Muaviye’nin Halifeliğine karşı çıkmak Allah’ın ilahi kaderine karşı çıkmak olarak gördüler!
Siyaset dini bir alan olmayıp insani bir alandır. Maalesef siyaset insani alandan çıkararak, dini alana sokulmuştur. Böylece Emevi saltanat yönetim anlayışı, meşruiyet kazanmıştır. Abbasiler ilahi kader anlayışını, ilahi irade kavramına taşıdılar. Abbasilere göre Allah irade/ dilemeseydi Abbasiler Emevileri yıkıp hilafeti ele geçiremezlerdi. Abbasi Halifeleri kendilerini Zillullahi fil arz/ Allah’ı yeryüzündeki gölgesi olarak gördüler. Dolayısıyla halifenin iradesi Allah’ın iradesi olduğundan, Abbasi saltanat siyasi yönetimi meşrudur!
Emeviler ve Abbasilere göre meşruiyetin kaynağı toplumsal rıza değil Allah’ın rızasıdır. Bu siyasal zihin bugün hala geçerliliğini korumaktadır. Türkiye Cumhuriyeti eski başbakanlarından birisi: ‘’ Ben halkın seçtiği TBMM hesap vermen, sadece Hakka/Allah’a hesap veririm.’’ Elbette ahirette Allaha hesap vereceksin, lakin bu dünyada da halkın seçtiği TBMM hesap vereceksin. Bütün bireyler ahirette elbette Allah CC hesap verecek. Ama kamu adına iş yapanlar önce halka hesap verecek, sonra’da ahirette Hakka hesap verecek. Peki bu nasıl düzelir? 1400 senede yerleşen bu yapı 1000 senede düzelir mi! Bu sebepten dolayı siyasal süreçler çok önemlidir.
Avrupa bu günkü duruma gelebilmek için en az bin sene uğraştı. Yüz yıl, otuz yıl sekiz yıl, savaşlarını birbirleriyle yaptılar. Avrupa tarihi yamyamlar tarihidir. Lakin bugün de hala yamyamdırlar. Lakin Avrupalılar bir dehşet dengesi kurdular. Batılıların zihin yapısı hiç değişmedi. Bizim sıkıntımız onların süreçlerinden, deneyimlerinden, tecrübelerinden ders çıkarmamaktır.
Bize göre kader: Zalim ile mazlumun sanal bir evde, zalim zulmünün, mazlumda acziyetini gerekçesini kaderde bulur. Müslümanların tarihinde elbette Emevilerin kader anlayışına karşı çıkan Müslümanlarda oldu. Bunlardan biri olan Mabed bin Halit el Cüveyni Kaderi söyle tarif etmektedir: ‘’Emevilerin anladığı şekilde Kader yoktur her şey yeniden olmaktadır’’ Bu sebepten ötürü Mabet Emevi yönetimi tarafında öldürüldü. Geylan Ed Dimeşki, Yusuf el Asvari Emevilerin kader anlayışına itiraz ettiklerinden dolayı, Emevi yönetimleri tarafından idam edilenlerden sadece birkaçıdır.
Hasan El Basri (RA) Emevilerin kader anlayışını, yazdığı kader risalesi ile ağır bir eleştiriye tabi tuttu. Eleştirisini köşeli/direk yapmayarak, dolaylı/ yuvarlak anlatım ile yaparak idam edilmekten paçayı zor kurtardı. Köşeli konuşan insanlar, insanları rahatsız eder. İnsanlar dolaylı /yuvarlak konuşanlardan, rahatsız olmazlar.
İmanları sorgularsanız iman savaşları başlar. Sorgulamamız gereken İmanın beş esası Bakara 177 ve Nisa 136 da belirtilirken, İmanın altıncı esası olarak kadere imanın iman esasları arasına girmesi olgusudur. Bir konunun iman esası olabilmesi için Kuranı Kerimde geçmesi gerekir. Kadere imanın kuranı kerimde geçmemesi, Hz. Peygambere atfedilen hadislerde geçmesi oldukça manidardır. Hadisler dokunmakla din yıkılmaz bilakis din ayağı kalkar. Yıkılacak zalim despot siyasal saltanat zihnidir. Kuranda olmamasına rağmen içeriği değiştirilmiş Kaderin iman esaslarından olması Müslüman zihin için önemli bir kırılma noktasıdır.
YORUMLAR