Şanlıurfa’da geçen hafta bir sabah, fırının önünde sıraya giren insanlar, günlük koşuşturmacaları içinde ekmeğini almaya çalışıyordu. Ancak bir anda işler değişti. Bir vatandaş, ekmeğini aldıktan sonra öfkeyle bağırmaya başladı:
“Nerede benim patlıcanlarım?”
Yanında getirdiği patlıcanların kaybolduğunu fark eden adam, ortalığı birbirine kattı.
Fırıncıyla tartıştı, çevredeki insanlar araya girdi, tartışma kısa sürede büyüdü. Herkesin dilinde aynı soru vardı: Nerede o patlıcanlar?
Bu basit görünen olay, aslında ülkemizin toplumsal ruh halini ele veriyor. İnsanlar, birkaç patlıcanın eksikliğine böylesine tepki verirken, etrafımızda her gün daha büyük kayıplar yaşanıyor: Adalet, eşitlik, demokrasi… Ancak bu kayıplar karşısında kimse patlıcanlar kadar özenli, tepkili değil.
Ülkemizde, en basit gündelik meseleler bile büyük bir tartışma konusu haline gelebiliyor. Birkaç patlıcanın eksik çıkması, bir vatandaşın öfkesine ve hakkını arama çabasına dönüşüyor. Fakat iş, adaletin kaybolmasına, hukukun bağımsızlığının zedelenmesine, cumhuriyetin temel değerlerinin aşındırılmasına geldiğinde, toplumun aynı hassasiyeti göstermediğine şahit oluyoruz. Neden patlıcan için ortalığı birbirine katarken, adaletin eksikliğine bu denli sessiz kalıyoruz?
Belki de sorun şu: Günlük hayatta küçük hak kayıplarını fark edebiliyoruz, çünkü onlar gözümüzün önünde. Ama adaletin, hakkaniyetin, cumhuriyetin bize sunduğu temel değerlerin yavaş yavaş kaybolduğunu fark edemiyoruz.
Veya fark ediyoruz, ama bunun için patlıcanlar kadar bile sesimizi çıkarmıyoruz. Adaletin yokluğu, cumhuriyetin yozlaşması, bireylerin hak ve özgürlüklerinin çiğnenmesi karşısında sormamız gereken asıl soru şu olmalı:
Nerede benim adaletim? Nerede benim demokrasim?
Bir halkın, ekmeği için, patlıcanı için hak araması elbette doğal ve gereklidir. Ancak aynı halkın, ülkesinin temel değerleri yok edilirken sessiz kalması trajiktir. Eğer bir ülke, bireylerinin sadece küçük menfaatleri peşinde koştuğu; ama büyük ideallerin, adaletin ve cumhuriyetin savunulmadığı bir noktaya gelmişse, o ülke için asıl tehlike başlamış demektir.
Cumhuriyet, bir avuç patlıcan ya da ekmek değil; adalet, eşitlik ve özgürlük demektir. Bu değerler kaybolduğunda, onları geri getirmek çok daha zor olur. Bugün küçük meseleler için sesimizi yükseltirken, büyük meseleler karşısında susuyorsak, bir gün farkına varırız ki elimizde ne adalet kalmıştır ne de hak.
O zaman patlıcanın peşine düşerken kaybettiğimiz çok daha büyük şeylerin farkına varmış oluruz. Ama iş işten geçmiş olabilir.
“Devletin dini adalettir.”
Nizâmülmülk