Batı 18. 19 yy. İslam dünyasını istila etti. Maalesef bu istila 21 yy. tekrar geri geldi. Siyasal İslamcı zihniyet yüz elli yıldan beri Müslümanların dengesini bozdu. Zulme uğrayan insanların fıtratları bozulur. Fıtratı bozulmuş toplumlardan adalet beklemeyin, bu insanlardan oluşan milletlerin fıtratlarındaki dokular bozulur. Maalesef istila ve zulme uğrayan Müslüman zihnin fıtratı bozuldu. 19 yy. la kadar Müslümanların arasında din kardeşliği vardı. Müslüman liderler bu yenilgiden kurtulmak için İslam birliği olabilir mi? diye kendilerine sordular. Müslüman Devlet başkanlarından İslam birliğini en fazla telaffuz eden, mekânı cennet olsun Osmanlı Devleti’nin hükümdarı 2. Abdülhamit Handır.
Osmanlı siyasal Devlet zihni kendisini İslam’ın üstünde görmüştür. Bunda şaşılacak bir şey yoktur. Kur’an-ı Kerim’de direk siyasetle ilgili bir hüküm yoktur, bu siyasetin önemsiz olduğu anlamında değildir. Çünkü İslam dini siyaseti topluma bırakmıştır. Bu bize siyasetin ne kadar esnek bir yapı olduğunu gösteriyor. Bu sebepten ötürü maalesef Müslüman liderler cihadı birbirlerine karşı ilan ediyorlardı. Cihadı sadece savaş olarak algılanması başka bir yanlışlıktı. Cihat sadece savaş değildir. Cihat C H D kökünden gelir çalışmak manasına gelir. İçtihat müçtehit aynı kökten gelmektedir.
İslam dininin bireye önerdiği duygusal vahdet, irade birliği, gönül birlikteliğidir. Siyasal birliğinin nasıl sağlanacağı Müslümanların işidir. İslam dinin işi değildir. Siyasal anlamda İslam birliğinden bahsetmek anlamsızdır tutarsızdır. Çok sayıda İslam dünyası vardır. Tek bir İslam dünyası yoktur. Farklı Müslüman dünyalar vardır. Siyasal İslamcılar sorunlarının sebeplerini ıskalamakta. Bireye sorumluluklarından kaçma olanağı vermektedirler. Bu bakımdan İslamcıların geleceğe bakmaları mümkün değildir. İslamcılar hep maziye bakarlar. Örneğin Şehit Prof. Dr. Seyit Kutup Yoldaki İşaretler adlı eserinde, bugün çağdaş Müslümanların örnek kuran neslinin yaşadığı şekilde İslam’ ı anlar ve yaşarsalar bütün sorunların ortadan kalkacağın söyler.’’…
İslamcıların nazarında mazi ders çıkarılması gereken bir dayanak değil, ulaşılması gereken bir hedeftir. İslamcı zihin ile İslam çelişmektedir. Nasıl baskı bireyin fıtratını bozuyorsa, bir milletin başka bir millete baskı yapması, bakıya uğrayan milletin fıtratını bozar. Müslüman zihin 300 yıldır Siyonist batı Emperyalizmin esaretinden kurtulamadı. Maalesef Müslüman zihin sömürgecilik korkusunu yenemedi. Bu siyasal İslam kültürü; ‘’Başkalarının tecrübelerinden, deneyimlerinden faydalanmayı engellemektedir.’’
Siyasal İslam; Müslümanları dünyaya yabancılaştırdı. Örneğin Osmanlılar 1774 yılında yüzünü Batıya dönmeye başladı. Osmanlıdan yüz yıl sonra,1878 Japonya yüzünü batıya döndü ve batını deneyimlerinden faydalandı. ABD’yi Japonya’nın elinden 2 dünya savaşında, ancak kullandığı atom bombası kurtarabildi. Japonlar Batılaşmayı başardılar. Biz hala tartışıyoruz nerde yanlış yaptık yaptık sorgulamıyoruz. Biz maalesef Batılaşmadık maalesef batıcı olduk.
İslamcılar İslam’ı siyasal bir sistem olarak görüyorlar, Ahlaki dindarlık olarak görmüyorlar. Siyasal sistemi insanlar belirleyecektir. Siyasal alan dini alan değildir. Din bu alanı insanlara bırakmıştır. Bizler siyasal alandaki faaliyetlerimizden sorumlu tutulacağız. İmtihanın nedeni budur. Siyasal İslamcıların hareket noktaları yanlıştır. Çok farklı siyasal İslamcılar var. Batıya karşı çıkmaktan bir dünya görüşü ortaya çıkmaz. Batıya karşı alternatifimizi ortaya koymalıyız. Ortaya koyacağız alternatif akla, ilme olgulara, Kurana uygun olması gerekir. Siyasal İslam’ı Müslüman toplumlarda benimsememiştir. Bu kafa karışıklığı Müslüman toplumlarda hala devam ediyor.
İslam’ı hangi siyasal İslam’ın temsil edeceği büyük bir problemdir. Çok sayıda siyasal İslamcı yapı var. Bu yapılardan bir kısmı barış taraftarı olduğu gibi, şiddet taraftarı olabilirler. Siyasal İslamcılar demokratta olabilirler, otoriter de olabilirler. Gelenekçide olabilirler, modern de olabilirler. Siyasal İslam değişik yapılara dönüşebilme istidadına sahiptir.
Graham Fuller gerek din gerekse siyaset tarih boyunca birbirlerini istismar etmişler diyor. Bu yargı Müslüman geleneğe uymuyor. Çünkü Hz. Muhammed Medine’de siyaseti tebliğin bir aracı yapmıştı. Hz. Muhammed’in ölümünden sonra siyasal zihin dine el koymuştur. 14 asırdır Müslüman yöneticiler dini bir araç olarak kullanmışlar. İslamcı zihin bu durumun farkında bile değildir.
Hz. Ebu Bekir zekât vermeyen Müslümanlarla savaştı. Bizim Müslüman gelenek, Hz. Ebubekir’in (RA) zekât vermeyen Müslümanlarla mürtet oldukları için savaştı şeklinde anladılar.
Bir dünya görüşünün girişi serbest çıkışı yasak olabilir mi? Biz Müslümanlar İslam’ın dünya görüşünü böyle vahşi bir şekle nasıl çevirdik? Biz bütün insanlara gelin Müslüman olun beğenmezseniz gidebilirsiniz diyebilmeliyiz. Bir insan nasıl İslam’a girerken zorlanmıyorsa, çıkarken de zorlanmamalıdır.
La İkrahe Fid Diyni /Dinde zorlama yoktur. Bakara Suresi 256 Ayet. İslam’ın karşısında durabilecek bir din yoktur. Sıkıntı sorun İslam dininden kaynaklanmıyor. Bütün sıkıntı Müslüman geleneğin oluşturduğu Müslüman zihinden kaynaklanmaktadır. Selam ve dua ile….
YORUMLAR